Hayri Esmer : Resimde Mimari Kurgu
GEÇTİĞİMİZ AY “ARDIŞIK ÖRÜNTÜLER” BAŞLIKLI SON SERGİSİ İLE SANATSEVERLERİN KARŞISINA ÇIKAN HAYRİ ESMER, SON YAPITLARINDA MİMARİ KURGU, MEKAN, BOŞLUK VE BUNLARA BAĞLI OLARAK GEÇİŞLİLİK KAVRAMINI ÖNE ÇIKARTIYOR
Sergisine isim olarak seçtiği “ardışıklık “ ve “örüntü“ Hayri Esmer“in 1990’lı yıllardan başlayarak geliştirdiği soyut içerikli bütün çalışmaları için gündemdeki yerini korumuş, birbirini tamamlayan iki kavramdır. Boya fırçasının renksel çizgi demetleri halinde oluşturduğu ayrıntıcı estetik, yine soyut anlamda birbirini izleyen özdeş ya da ardışık resimleri devreye sokmuş, bu noktadan sonra kendi içinde seçkin, sonuç almaya yönelik çalışmaları, yoğunlaştırıcı bir düzey arayışı hep söz konusu olagelmiştir günümüze kadar. Bu arayış başlangıç noktasında saptanmış olanı diri tutma, sürekli bir dönüşüme tabi tutma yönünde geliştiğinden, dağılma ya da bölünme gibi değişimler söz konusu olmaksızın “istikrarlı” bir yol izleye gelmiştir. Onun bu tutumunu, kendisinin de içinde bulunduğu kuşağın risk almayı göğüsleyen tavrı dışında düşünmek gerekiyor. Sanatçının kendisi de bizim onu öyle görmemizden yanadır. Modernizmin yaygın eğilimlerindin birine dahil olmak yerine, benimsemiş olduğu biçim anlayışını daha ileri düzeylere götürecek bir yöntemle kendini bağımlı hissetmesi ve arayışını bu endişeyle sınırlı tutmakta direnmesi, bugün pek az sanatçıda gördüğümüz derinleşme güdüsünün bir sonucudur.
Mimari Yapı
Eski resimlerinde olduğu gibi, büyük boyutlara ve minimal düzeyde arınmaya öncelik veren yeni çalışmalarında, soyutçu geleneğin bu temel kuralına bağlı kalıp, bu kez renk saçaklarını kare formlar çevresinde giderek eriyen ardışık diyagramlara indirgiyor. Bu diyagramların ışıkla bütünleşen görünümleri, özellikle mimari yapının iç mekandan dış mekana açılan derinlik imgelerine kuvvetli bir çağrışım yapmakta ve hacimsel oluşuma göndermede . bulunmaktadır. Yüzeyle arka plan arasındaki derinlik ilişkisi üzerine kurulu bu kompozisyonlar, aynı zamanda renk ve ışık değerlerine vurgu yapan bir illüzyonla da pekiştiriliyor. Resimlerin sergilendiği galeri mekanı içindeki yapay ışığın konumlandırılma biçimi, resimlerin içinde teknik yöntemle üretilen ışık düzenine bağımlı olduğundan, bu illüzyon ilginç sonuçlar verebiliyor. Bir anlamda, mimarı konsepte göre yorumlanmış resimlerle, bu resimlerin galeri duvarları üzerinde bir araya gelerek yarattığı “mimari içinde mimari” düzeneği, dönüşümlü bir kavramsalcığın yolunu açmaktadır.
Hayri Esmer’ in bu sergiyle getirdiği bir başka şey de minimalist düşünceye dayalı mutlak biçimci (formalist) görüşün olanaklarını deneysel açıdan irdeleme yönünde cesur bir adım atmış olmasıdır. Resim sanatının kuşku ve varsayıma olanak veren imge tasarımını, deneysel araştırmalara götürücü yönde genişletme çabası olarak yorumlanabilecek bu adım, sanatın iç sorunları üzerinde kafa yorma çabasından kaynaklanıyor kuşkusuz.
Biçimi, kendi başına buyruk açılımlar yönünde kullanma eğiliminin aksine., böyle bilinçli bir yönde değerlendirmek, fazlaca tanık olmadığımız bir olgudur. Öte yandan bu değerlendirme saptanmış bir tutumun ısrarlı ve zorlama çoğaltımı gibi tekrarlı sonuçlara değil, karizmatik bulgulara yönelik olması, Hayri Esmer’in çalışması açısından olumlu bir not olarak belirtilebilir.